hikmetyavas

Ağustos 21, 2011

BUNU BİLMEK İÇİN YANDAŞ OLMAK GEREKMEZ, BAKAR KÖR OLMAK YETER

Filed under: Köşe Yazılarım ( Denemeler ) — hikmetyavas @ 8:33 pm

BUNU BİLMEK İÇİN YANDAŞ OLMAK GEREKMEZ, BAKAR KÖR OLMAK YETER

Anadolu’da bir insanı övmek istedikleri zaman “ Allahtan korkar, vicdan sahibidir ve utanmasını bilir” derler. Yermek istedikleri zaman ise “Ar damarı çatlamış” derler.

Gazeteci “iktidara, şeyhine, şıhına, hocasına, hoca efendisine, ağasına veya para babasına” kendisini, kalemini ve vicdanını sattığı zaman:

             a.     Allah’tan korkmaz.

             b.     Kuldan utanmaz.

             c.      Ar damarı çatlamıştır.

             d.     Yalan söyler.

             e.     İftira atar.

             f.       Vicdanı nasırlaşır.

Böylece:

             a.     Basın ahlak ilkelerine sadakatini,

             b.     Topluma ve kendi özüne olan saygısını,

             c.      Utanma duygusunu kaybeder.

Kişisel çıkarlarını korumak, uşaklık yaptıkları efendilerinin gözüne girmek ve siyasal iktidara yaranmak için:

             a.     Kurumları ve insanları çekinmeden karalarlar.

             b.     Yıpratmaya çalışırlar ve aşağılarlar.

             c.      Hedef gösterirler.

             d.     Tetikçilik yaparlar.

İktidara, şeyhine, şıhına, hocasına, hoca efendisine, ağasına, aşiret reisine veya para babasına biat ettikleri için, Onların tutum ve davranışlarını:

             a.     Sorgulayamazlar.

             b.     Sorgusuz ve sualsiz itaat ederler.

             c.      Kişilikleri, kimlikleri ve karakterleri yoktur.

             d.     Bir taraftan vesayetten kurtulmaktan bahsederler; diğer taraftan siyasal iktidarın, para babasının ve biat ettikleri cemaatin vesayeti altında debelenirler.

             e.     Bir taraftan ileri demokrasi ve özgürlükten bahsederler; diğer taraftan biat ettikleri siyasal iktidarın, para babasının ve cemaatin müsaade ettiği kadar özgürlüğü kabul eder ve boyun bükerler.

20 Ağustos 2011 tarihinde, yandaş bir gazetenin bir köşe yazarı:

Bugüne kadar devlet içindeki birtakım güç merkezleri bu terörün bitmesini çok da ister bir tavır içinde değillerdi. Hatta son birkaç yılda üzerinde şaibe olan o kadar çok baskın ve mayın patlamaları konuştuk ki… Sanki devlet içinde yuvalanmış birtakım güçler bu problemin bitmesini istemiyor gibiydi…

Bu dönemde belki tarihinde ilk defa şehirlerdeki terörün üstesinden gelindi. Birçok terör örgütünün şehirdeki kurmay kadrosu etkisiz hale getirildi. Eylem yapmalarına imkân tanınmıyor artık. Şehirde polisin üstesinden geldiği terör kırsal kesimde hâlâ etkinliğini sürdürüyordiyor.

Neymiş?

Bugüne kadar, devlet içindeki birtakım güç merkezleri bu terörün bitmesini istememiş.

Neymiş?

Son birkaç yılda; üzerinde şaibe olan o kadar çok baskın ve mayın patlaması olmuş.

Üzerinde şaibe olan baskın ve mayın patlamalarından kim sorumluymuş?

Yazara göre, devlet içinde terörün bitmesini istemeyen güç odakları sorumluymuş.

Devlet içinde terörün bitmesini istemeyen güç odakları kimlermiş?

Net bir cevap yok. Tıpkı “Benim gözümün içine bakıyorsunuz, ne demek istediğimi anlıyorsunuz, yaralı bırakmak, bir işi yarım bırakmak doğru değil” diyen siyasetçinin yaptığı gibi, sözde “ Ergenekon davasından yargılanan askerleri ve Türk Ordusunu” ima ediyor. Çünkü arşivindeki yazıları bunu gösteriyor.

Neden açıkça ve mertçe söylemeyip ima ediyor?

Çünkü veri yok. Bilgi yok. Belge yok. Mahkeme kararıyla kanıtlanmış bir dayanak yok.

Çünkü çok iyi tanıdıkları birilerinin çevirdikleri her türlü dolabı ve pisliği; Ergenekon adını verdikleri hayali örgütün ve Türk Ordusunun üzerine atmaya alışmışlar.

Neymiş?

Bu dönemde belki tarihinde ilk defa şehirlerdeki terörün üstesinden gelinmiş. Birçok terör örgütünün şehirdeki kurmay kadrosu etkisiz hale getirilmiş. Artık eylem yapmalarına imkân tanınmıyor muş.

Aferin. Nasılda bildin. Bunu anlamak için; iktidar yalakası veya cemaat müridi olmaya gerek yok. Sadece bakar kör olmak yeterlidir. Biz Ay’da yaşadığımız için bilmiyoruz. Biz farkında değilmişiz. Sahiden neymiş?

             a.     Artık polislerimiz kahpece şehit edilmiyormuş.

              b.     Artık şehir eşkıyaları tarafından belediye otobüslerine Molotof kokteylleri atılıp gencecik kız evladımız yakılmıyormuş.

              c.      Mağazaların ve bankamatiklerin camları kırılmıyormuş.

              d.     Bölücü başına özgürlük isteyenlerin taşlı, sopalı ve Molotoflu korsan gösterileri yapılmıyormuş.

              e.     Polisimiz, taş atan çocukların saldırısına uğramıyormuş.

              f.       PKK bayrakları ve APO posterleriyle, bölücü gösteriler yapılmıyormuş.

              g.     Sözde “Demokratik özerkliği” ilan ettikleri illerde kendi borularını öttüremiyorlarmış.

Neymiş?

Şehirde polisin üstesinden geldiği terör kırsal kesimde hâlâ etkinliğini sürdürüyormuş.

Ey Millet; Görüyor musunuz? Duyuyor musunuz? Anlıyor musunuz?

             a.     (Kimsenin kulu, kölesi ve müridi olmayan gerçek polislerimizi tenzih ederek söylüyorum) İmamın polisleri, şehirlerde terörün üstesinden gelmiş.

             b.     Ama İmamın Ordusu olmamakta direnen Türk Ordusu, kırsal kesimde terörün üstesinden gelememiş.

             c.      Bu:

                       1)    Türk Ordusu ile Türk Polisi arasına nifak sokmaktır.

                       2)    Türk Halkı ile Türk Ordusu arasına nifak sokmaktır.

                       3)    Türk Ordusunu aşağılamak ve iftira atmaktır.

Bu milletin can ve mal güvenliği için, canlarını ortaya koyup, kırsalda terörle mücadele ederken şehit düşen askerlerimizin hakkını, hukukunu ve başarılarını inkâr edenleri, elbet bir gün bu millet derin uykusundan uyanıp çarpmasa bile, ilahi adaletin gereği olarak Yüce Allah pul gibi yere yapıştırır. 

Defalarca yazıp çizdim. Türk Ordusunun, şehitlerimizin ve gazilerimizin başarılarını inkâra yeltenen “Allahtan korkmaz ve kuldan utanmazlara” değil, ama bu gibi densizlerin propagandalarına kanan insanlara hatırlatmak için bir defa daha yazıyorum:

Eğer gözümüz kör değilse, Ordumuzun PKK’yı hallaç pamuğu gibi attığı, 2002 yılındaki şehit sayısına bakın,

Bir de, Ordunun elini kolunu her bağlayışlarında, her geçen yıl şehit sayımızın nasıl arttığına bakın.

2002

2003

2004

2005

2006

2007

2008

2009

2010

6

31

75

105

111

146

171

135

(ilk 6 ay) 77

 2002 yılında, iktidarı nerdeyse sıfır terörle alıp:

             a.     Yangından mal kaçırır gibi gece yarısı çıkarılan kanunlarla, askerin elini kolunu bağlayanlar,

             b.     Habur Kapısından giren teröristlerin ayağına Türk Hukukunda olmayan seyyar mahkeme göndererek, pişman olmadıkları halde “Etkin pişmanlık yasasından” yararlandırıp serbest bırakanlar,

              c.      Teröristleri serbest bırakırken; isimsiz ve imzasız ihbar mektupları ve düzmece suç delilleriyle Türk Ordusunu, Terörist damgası vurarak sanık sandalyesine oturtanlar,

              d.     Benim gözümün içine bakıyorsunuz, ne demek istediğimi anlıyorsunuz, yaralı bırakmak, bir işi yarım bırakmak doğru değil”  diyerek Türk Ordusunun tamamen tasfiye edilmesini amaçlayanlar,

              e.     Bu kurumsal yapıya son vermemiz ve yeni bir ordu kurmamız lâzım… Bizim bir Nizam-ı Cedit ordusuna ihtiyacımız var” diyerek, bu Orduyu yok etmek isteyenler,

              f.       Terör örgütünün yuvalandığı, korunup ve kollandığı Kuzey Irak’a, Türk Ordusu’nun sınır ötesi kara harekâtı yapmasına izin vermeyenler,

              g.     Terörist başı Abdullah Öcalan’ın, İmralı’dan terör örgütünü yönetmesine izin verenler,

              h.     Batı’nın egemen güçlerine biat etmeyen petrol zengini Müslüman ülkelerin yönetimlerini devirmeyi ve bu kapsamda Türkiye’nin de bölünüp parçalanarak “Büyük Kürdistan’ın kurmayı” amaçlayan    “Büyük Ortadoğu Projesine” eş başkanlık yapanlar,

              i.       13 askerimizin şehit düştüğü gün, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde “Demokratik özerklik” adı altında adeta bağımsızlıklarını ilan eden bölücüleri “Kürt açılımı yapıyoruz ve ileri demokrasiye geçiyoruz diyerek azdıranlar,

              j.       Türk Ordusunun, kanı ve canı pahasına nerdeyse “SIFIR” seviyesine indirgediği terörü “Askerin elini kolunu bağlayıp, teröristleri serbest bırakarak” siz kudurttunuz.

Allahtan korkun. Biraz vicdan sahibi olun. Biraz kuldan utanın. Suçlusunuz.

Akan şehit kanları ellerinize, yüzlerinize ve kara vicdanlarınıza bulaşmış. Suçu Türk Ordusu’nun üzerine atarak, Dünyada ve Ahrette “Sütten çıkmış ak kaşık gibi” kendinizi aklayamazsınız.

Polis şehirlerde terörün üstesinden geldi ama kırsalda Türk Ordusu terörün üstesinden gelemedi” diyebilecek kadar nankör ve vicdansızsınız.

Biliyorum, siz; bizim verdiğimiz rakamlara inanmazsınız. Siz, Atlantik ötesinden söylenenlere taparsınız. Madem öyle, işte size Atlantik ötesinden bir rapor:

Amerika Birleşik Devletlerinin en önemli düşünce kuruluşu “RAND corporation” tarafından 2010 yılında yayınlanan “Victory Has a Thousand Fathers” isimli rapora göre;

                       1)    Bölücü teröristlerle düşük yoğunluklu harp içinde olan 30 ülke inceleniyor.

                        2)    Değerlendirme kriteri olarak 50 faktör kullanılıyor.

                        3)    Değerlendirmede 1984–1999 yılları kapsanıyor.

                        4)    Sonuç olarak; bölücü terörle mücadelede 22 ülkenin yenildiği ve 8 ülkenin ise terörü yendiği ortaya çıkıyor.

                        5)      Türkiye, bölücü terörü yenebilen sayılı ülkeler arasında yer alıyor.

Gördünüz mü?

Önem verdiğiniz Atlantik ötesi bile Türk Ordusu’nun başarısını inkâr edemiyor.

Ama sizin, Atlantik ötesinden Ilımlı İslam halifeliğine soyunan ağababanız, biat ettiğiniz cemaatiniz ve iktidar sahipleri, bütün bunları bilirler ama işlerine gelmediği için söylemezler.

Son yıllarda terörün azgınlaşmasının ve Türk Ordusunun elinin ve kolunun bağlanmasının sebeplerini ise; siyasi iktidarlar ile Terörle mücadele etmiş askerleri düzmece ihbarlarla, terörist diye tutuklatmak için şeytani kampanyalar düzenleyenlerin açıklaması gerekmektedir.

Terörle mücadelede, tüm devlet kurumlarının elbirliği içinde topyekûn mücadele etmeleri zorunludur. Terör örgütünün dış desteklerini ve finans kaynaklarını kesmek, dağa çıkışları önlemek ve sosyal reformları yapmak, askerin değil siyasi iktidarın yani hükümetin görevidir.

Bütün bunları göz ardı ederek “Ey millet, bakın Türk polisi şehirlerde terörün üstesinden geldi, ama Türk Ordusu kırsalda terörün üstesinden gelemedi mesajını vermek” şeytanlığın ta kendisidir.

Okuyuculara selam ve saygılarımla.

Hikmet YAVAŞ (İZMİR)  hikmetyavas@gmail.com

Muîni zâlimin dünyâda erbâb-ı denâettir.

Köpektir zevk alan sayyâd-ı bîinsâfe hizmetten.

NAMIK KEMAL

(Dünyada zalimin yardımcıları alçaklardır,

İnsafsız avcıya hizmet etmekten zevk alanlar köpektir.)

2 Yorum »

  1. […] 64.BUNU BİLMEK İÇİN YANDAŞ OLMAK GEREKMEZ, BAKAR KÖR OLMAK YETER Like this:BeğenBe the first to like this post. Yorumlar (4) […]

    Pingback tarafından YAZI BAŞLIKLARI ( Lütfen okumak istediğiniz yazının üzerini tıklayın ) « hikmetyavas — Ağustos 21, 2011 @ 8:46 pm | Cevapla

  2. Komutanım sizin yazılarınızın altına tereddütsüz imzamı atarım.Sizi çok iyi tanıyan ve beğenerek, içtenlikle görev yaptığım yıllardır 95-99 yılları.
    bana ögre TSK uzun yıllar içeriden parçalanmaya çalışıldı ve başarıyorlar. bundan sonra iş millete düşmüştür artık. türk miileti kendi kaderini kendisi belirleyecektir. ama bunun için daha çok DAVULLA ZURNAYLA GELEN OLAYLARI YAŞAMAMIZ LAZIM. YANİ BIÇAĞIN KEMİĞE GİRMESİ GEREKİYOR SANKİ. Saygılar sunar sağlıcakla kalın derim.

    Yorum tarafından Ahmet DOĞAN — Ağustos 21, 2011 @ 9:58 pm | Cevapla


RSS feed for comments on this post. TrackBack URI

Yorum bırakın

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.