hikmetyavas

Eylül 26, 2011

RAHMETLİ ÂŞIK VEYSEL “ DEVLET UYURSA EMANETE HIYANET OLUR. EĞER UYURSA MİLLET UYANIK KALMALIDIR” DİYOR. UYANIK MIYIZ?

Filed under: Köşe Yazılarım ( Denemeler ) — hikmetyavas @ 3:19 pm

RAHMETLİ ÂŞIK VEYSEL “ DEVLET UYURSA EMANETE HIYANET OLUR. EĞER UYURSA MİLLET UYANIK KALMALIDIR” DİYOR. UYANIK MIYIZ?

Rahmetli Âşık Veysel’in yakın dostu bir arkadaşım, tanık olduğu şu olayı anlattı:

“ 12 Eylül 1980 öncesi, Âşık Veysel hastalanmış ve hastaneye yatırılmıştı. Kendisini ziyarete gittim. Odaya girdiğimde, başucundaki sandalyede bir profesör oturuyordu. Geçmiş olsun dileklerinden sonra, Âşık Veysel:

Profesöre dönerek; “Memleketin ahvali nasıldır hocam” diye sordu.

 Profesör; “Memlekette, sağcı gençler ile solcu gençler birbirlerini kırıyorlar” dedi.

Âşık Veysel; “Pekiyi devlet ne yapıyor” sorusunu yöneltti.

Profesör; “Ne yapsınlar, durdurmak için uğraşıyorlar ama durduramıyorlar” cevabını verdi.

Bunun üzerine Âşık Veysel; “Olmaaaz. Devlet uyumaz” dedi ve şunları söyledi.

Vaktiyle, bizim köyde bir komşu, ineğini otlatmak için yaylaya çıkıyor. Ama acil bir işi çıktığı için kasabaya gitmesi gerekiyor. İneği eve götürmek için hareketlendiğinde, yolda komşusu Mahmut’u görüyor. Durumunu anlatıp, eve götürmesi için ineği komşusuna emanet ediyor. Mahmut, dönüş yolunda dinlenmek için bir ağacın gölgesine uzanıyor ve biraz uyukluyor. Bu arada, ineği çalıyorlar. Etrafı arıyor tarıyor ama inek yok. Telaşla kasabaya gidiyor ve kaymakama çıkıyor. Durumu anlatıyor ve ineğin bulunmasını istiyor. Kaymakam, Mahmut’a çıkarıp 100 kayme veriyor. Mahmut bunu kabul etmiyor, komşum bana inek emanet etti, ben 100 kaymeyi ne yapayım diyor ve ille de ineğin bulunmasını istiyor. Netice alamayınca, doğru şehre gidip, zor zahmet valiye çıkıyor. Durumu anlatıp, ineği bulmayan kaymakamı şikâyet ediyor.

Bunun üzerine, vali bey kızıyor; “İneği çaldırarak emanete hıyanet etmişsin. Kaymakamın verdiği parayı kabul etmemiş, üstelik şikâyete gelmişsin. Uyumasaydın” diye kovuyor.

Mahmut, dışarıya çıkarken dönüyor; “Vali bey, sen uyumuyorsun diye ben gönül rahatlığıyla uyudum, devlet uyumaz” diyor.

Âşık Veysel, bu hikâyeyi anlattıktan sonra; “Olmaz, devlet uyumaz. Devlet idaresine soyunanlar, uyumamak zorundadır. Uyurlarsa, emanete hıyanet olur. Devlet uyuyorsa, millet uyanık kalmalıdır” diyerek sözünü tamamlıyor.

Yöneticiler, İktidar sarhoşluğuyla; şöhret, servet ve adaletsizlikte azdıkları zaman, ülkenin başını belaya sokarlar.

 Çünkü kamu mallarını yandaşlarına peşkeş çekmeye, Devlet kadrolarını ehliyetsiz dalkavuklara teslim etmeye, kendilerini savcı ve yargıç yerine koymaya, hukuku ihlal etmeye, her şeyi kendisinin bildiğini zannetmeye, ben yaptım oldu demeye ve diktatörleşmeye başlarlar. Bu durum, yöneticileri; gaflet, dalalet ve hatta hıyanet bataklığına sürükler.

 Onları azdıran ise; halkın ilgisizliği, cehaleti, demokratik tepkisini göstermekten korkması, bir paket bulgur ile iki çuval kömüre oyunu satması, sözde aydınların satılmışlığı, medyanın yandaşlaşması, iş adamlarının yalakalaşması, üniversitelerin yozlaşması ve sivil toplum örgütlerinin korkaklaşması, sendikaların suskunlaşmasıdır. Yani, rahmetli Âşık Veysel’in söylediği gibi, halkın uyumasıdır.

Ey siyasal iktidar:

a.     Kuzey Irakta yuvalanan PKK terör örgütü, Amerika Birleşik Devletleri’nin şemsiyesi altında, Barzani tarafından korunup kollanırken ve semirtilirken uyudunuz.

 b.     Büyük Millet Meclisi, size yetki vermesine rağmen, terör yuvalarına sınır ötesi operasyon yapması için Türk Ordusuna izin vermeyerek uyudunuz.

 c.      Ahmet Altan, Mehmet Altan, Cengiz Çandar, Mümtazer Türköne ve Ali Bayramoğlu gibilerin “Terörü bitirmek için Abdullah Öcalan ve Kandil’deki Terör örgütüyle müzakereye oturulmalı” şeklindeki telkinlerine kandınız. Hasan Cemal gibi bir gazetecinin, Teröristlerin yuvalandığı Kandil Dağına gidip, getirdiği mesajları “Cumhurbaşkanlığı makamına davet ederek dinlediniz” ve söylenenlere itibar ederek uyudunuz.

  d.     Terörist Başı Abdullah Öcalan ve Kandil’deki terör örgütü liderleriyle pazarlık masasına oturup, onların sözlerine inanarak; “Artık analar ağlamasın sloganları eşliğinde Kürt açılımını başlatarakuyudunuz.

 e.     Habur Sınır Kapısı’ndan giren 34 teröristin ayağına, Türk hukukunda olmayan seyyar mahkeme kurarak gönderdiniz. Türkiye Cumhuriyeti’nin sözde bağımsız savcı ve yargıçları, siyasilerin emrine uyarak tıpış tıpış Habur’a gittiler. PKK’lılar “Pişman değiliz” diye bağırırken, Türk Milleti adına karar vermesi gereken savcı ve yargıçlar, şehit analarının yüreklerini kanatırcasına teröristleri “Etkin Pişmanlık Yasasından” yararlandırarak serbest bıraktılar. Uyudunuz.

 f.       Serbest bırakılan teröristler, zafer kazanmış kahramanlar gibi Terörist Başının posterleri ve sözde bayrakları eşliğinde; davul, zurna ve halaylarla karşılanıp omuzlarda gezdirilirken uyudunuz.

 g.     Buna karşılık, Türk Ordusu’nun terörle mücadele eden madalyalı kahramanlarını ve komutanlarını; sahte ihbar, düzmece belgeler ve terörist eskisi gizli tanıkların yalan ve iftiralarına dayanarak tutuklayıp hapse attınız. Böylece; şehitlerimizin kemiklerini sızlatırcasına, köpekler serbest bırakılıp taşlar bağlanırken uyudunuz.

 h.     Oslo’ya Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı ile MİT Müsteşar Yardımcısını göndererek PKK Terör Örgütü yetkilileriyle Pazarlık masasına oturdunuz. Kamuoyuna sızan belgede de açıkça görüldüğü gibi:

 1.     Anayasa değişikliğinden Öcalan’ın serbest bırakılmasına kadar Türkiye’nin temel değerlerini pazarlık konusu yaptınız.

 2.     Terör örgütü üyelerine bile televizyon kurmaları için bilerek ruhsat verdiğinizi açıkladınız.

 3.     Terör örgütü üyelerine; “ Silahın belli bir işlevi olduğunu ve bugüne kadar bir şeyler kazandırdığını” söyleyerek, pazarlık masasında onların eline koz verdiniz.

 4.     Teröristlere; “Maziden alıp getirdiğiniz sürekli mücadele ederek bedelini ödediğiniz bir çizgi var” diyerek, terör eylemleriyle bir şeyler kazandıkları ve kazanabilecekleri mesajını verdiniz.

 5.     Büyük şehirlerde bile terörist güçlerin bulunduğunu ve patlayıcılarla doldurduklarını bildiğinizi” söyleyerek, şehirler patlayıcılarla doluncaya kadar uyuduğunuzu itiraf ettiniz.

 i.       Böylece PKK’ya ve bölücülere “ Devletin teslim noktasına yaklaştığı, şehirlerde sivillere yönelik kanlı eylemler yaparak halkı yıldırıp Türkiye’yi bölüp parçalayabilecekleri ve Kürt bağımsızlığına giden kapıyı açabilecekler” mesajını verdiniz. Nitekim kırsal ile birlikte şehirler kan gölüne dönünceye kadar uyudunuz.

 j.       2002 yılında, Türk Ordusu tarafından terör örgütünün hallaç pamuğu gibi atılarak belinin kırıldığını, eylem yapamaz hale getirildiğini ve SIFIR terörle iktidara geldiğinizi unuttunuz. Anadan doğma Cumhuriyet ve Ordu düşmanları ile bazı cemaat ve tarikatların, kontrolünüz altındaki yandaş medya kanalıyla bıkmadan usanmadan ve ahlaksızca “Türk Ordusu PKK’ya yenildi, terör örgütüyle başa çıkamıyor, bölücülerle oturup anlaşmak lazım” propagandasını yaptınız ve yapmaya devam ediyorsunuz. Böylece, halkı bezdirmeye ve kamuoyunu her türlü tavizi vermesi için hazırlamaya çalıştınız ve çalışıyorsunuz. Ama Türk Ordusunun elini kolunu bağlayıp teröristleri serbest bırakırken, teröristlerin verilenlerle asla tatmin olmayacaklarını ve ülkeyi kan gölüne çevireceklerini hesap edemeyerek uyudunuz.

 k.     Bölücüler, Türkiye Cumhuriyeti’nin Doğu ve Güneydoğu Bölgesinde “Demokratik özerklik” ilan etti. Kendi mahkemelerini kurdular. “Nasname” isimli Kürt Sitesinde; “Özerk Kürdistan, Kürtlerin kendi kaderlerini tayin etme hakkını kullandığı, koşullar gereği şimdilik ilan edemediği bağımsız devletin ön hazırlığıdır”  diye bayram yaparken, siz uyudunuz.

l.       Bu ülkenim Milli İstihbarat ve Emniyet İstihbarat teşkilatlarını; muhaliflerinizin ve askerlerin telefonlarını dinlemeye ve yatak odalarını gözlemeye yönelttiniz. Terörle mücadele için gerekli istihbaratı ise; Amerika gibi yabancı bir devletin vereceği sözde “ anlık istihbarata” bağladınız. Türk Ordusunun hareketleri hakkındaki istihbaratın da, Barzani’ye ve İsrail’e verilebileceğini ve bu kanallarla PKK’ya sızabileceğini hiç düşünmeyerek uyudunuz.

 m.  Yandaş hukuk yaratmak için Anayasa değişiklikleri yaptınız. “Adalet Bakanlığı eşeği aday gösterse, oyumu verip seçerim” diyebilen zihniyetteki hukukçuları kilit mevkilere getirdiniz. Cemaate ve siyasetçiye biat etmiş sözde hukukçuları, tıpış tıpış Habur Sınır Kapısına göndererek “pişman olmadıklarını” bağırarak söyleyen teröristlerin serbest bırakmalarını sağladınız. Hukuku bir tetikçi gibi kullanarak; muhaliflerinizi ve terörle mücadele eden askerlerinizi tutuklattınız. Beş parasız bir masumu Ergenekon’un kasası diye tutuklatıp, kanserden ölüm döşeğine düşünceye kadar tahliyesine engel oldunuz. Muhalif bir gazetecinin ölmek üzere olan eşini, son nefesinde bile görüp helalleşmesine izin vermediniz. Böylece; hukukun üstünlüğünü ve bağımsızlığını yok ettiniz. Hak, hukuk ve adaleti katlettiniz. Uyudunuz.

 n.     Ağızlarınızı din, iman, Allah ve Peygamber adıyla eğip bükerek dini istismar ettiniz. Fakir fukara için yurtdışında toplanan yardım paralarının yok edilmesine göz yumdunuz. Alman adaleti yolsuzlukları ortaya çıkarıp, konu yurtiçindeki yolsuzluk ayağına gelince, yandaşınız olmayan görevli savcıların hepsini bir günde görevden aldınız.

 o.     Kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisini tekelinize alarak Büyük Millet Meclisini devre dışı bıraktınız. Böylece, Meclisin kanun yapma ve hükümeti denetleme yetkisini gasp ettiniz. Ülkeyi, tek adam diktatörlüğüne çevirdiniz. Büyük millet Meclisi uyudu.

 p.     Bu ülkenin Milli İstihbarat, Emniyet, Adalet ve İdari teşkilatlarına; Cemaat ve tarikatların sızmasına yeşil ışık yaktınız. Devletin kilit kademelerini ele geçirmelerine göz yumarak uyudunuz. 

q.     Ülkemiz kan gölüne dönmüşken, doludizgin iç harbe ve bölünmeye doğru giderken siz, yurtiçindeki sorunları bir kenara bırakıp “Komşularımızla sıfır sorun” sloganıyla yola çıkıp, bütün komşularımızı bize düşman hale getirmeyi başardınız. Örneğin:

 1.     Ermenistan’la sorunları çözeyim derken, verdiğiniz tavizlerle Ermenistan’ı azdırdınız.

 2.     Bu nedenle, dost ve kardeş Azerbaycan’ı kaybettiniz.

 3.     NATO’nun yeni stratejik belgesinde, İran’ın NATO için bir tehdit olduğu açıkça yazmasına rağmen, İsrail’i de koruyacak olan Füze Kalkanı radarının Malatya’da konuşlandırılmasına izin vererek İran’ı düşman haline getirdiniz.

 4.     Suriye’nin içişlerine karışıp, muhalifleri desteklemek suretiyle; düne kadar can ciğer kuzu sarması olduğunuz Suriye’yi düşman kampa ittiniz.

 5.     Müslüman Arap Ülkeleri, Gazze’deki soydaşları için kıllarını kıpırdatmazken ve hatta tıpkı İsrail’in yaptığı gibi Mısır’da Gazze’yle olan sınırını kapatıp İsrail’in amaçlarına yardımcı olurken, Mavi Marmara gemisiyle İsrail’in deniz ablukasını delmeye kalktınız. 9 vatandaşımızın bilerek ölümüne sebep oldunuz. Ülkemizi İsrail ile kanlı bıçaklı hale getirdiniz.

 6.     Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Ada etrafındaki Akdeniz’i parselleyip; Mısır, Suriye, Lübnan ve İsrail ile “Doğu Akdeniz’de petrol ve doğalgaz arama anlaşmaları” yaparken uyudunuz.  Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlarının büyük bir kısmını tutuklayıp, emir komuta zincirini felç ettikten sonra, şimdi donanmayı Doğu Akdeniz’e göndererek savaş tamtamları çalıyorsunuz.

 7.     Füze Kalkanı nedeniyle, Rusya ile de ilişkileri gerginleştirip düşman kampa yönelttiniz.

 8.     Düne kadar “NATO’nun Libya’da ne işi var, Libya’nın bombalanmasına izin vermeyiz” derken, bugün Nato’nun Libya’yı bombalamasında başrolü oynuyorsunuz. Muhaliflere ilaç, gıda, para ve silah yardımı yaparak yüz binlerce Müslüman’ın ölümüne katkıda bulundunuz.

 9.     Amerika Birleşik Devletlerine “Kuzey Irak’a müdahale etmeyeceğinize dair söz vererek, Barzani’yi “Ağabey” diye karşılayıp ayaklarının altına kırmızı halılar sererek, Türk işadamlarına vermediğiniz ucuz elektriği Kuzey Irak’a vererek ve Barzani’nin Türkiye’deki şirketlerini destekleyerek” Kuzey Irak’ta tam teşekküllü bir Kürt Devletinin oluşmasına katkıda bulundunuz. Şimdi Barzani “Türkiye, Irak, İran ve Suriye’den koparılacak topraklar üzerinde kurulacak Birleşik Kürdistan” hedefinden bahsediyor.

 10.    Siz ise, Türkiye’yi bırakıp “Arap sokaklarında türbinlere oynuyorsunuz.”   Çok sevildiğinizi zannettiğiniz Arap ülkelerinin hiçbirisi ise “Kuzey Kıbrıs Türk Kesimini” devlet olarak tanımıyor. Ama Güney Kıbrıs Rum kesimini devlet olarak tanıyıp ekonomik ve askeri anlaşmalar imzalıyorlar.

 11.     Tebrikler. “Komşularımızla sıfır sorun” diyerek, bütün komşularımızı düşman haline dönüştürmeyi başardınız.

 12.      Böylece, düşman haline getirdiğiniz komşularımızın; el altından terör örgütünü destekleyebileceklerini, bölücüleri kışkırtarak iç savaşı tetikleyebileceklerini, yabancı gizli servislerin kanlı operasyonlar ve provokasyonlar düzenleyebileceklerini düşünmediniz. Ülkenin başını belaya soktunuz.

Sonuç olarak:

a.     Ben bunların hepsine, en hafif deyimiyle “Uyudunuz” dedim.

 b.     Ey Türk Milleti, bütün bunların “Gaflet mi, dalalet mi ve hatta hıyanet mi” olduğuna; Allah’ınıza, Peygamberinize, dininize, imanınıza, vicdanınıza, aklınıza ve mantığınıza dayanarak siz karar verin.

 c.      Şimdi, âşık Veysel’in şu sözlerini tekrar hatırlatıyorum; Olmaz, devlet uyumaz. Devlet idaresine soyunanlar, uyumamak zorundadır. Uyurlarsa, emanete hıyanet olur. Devlet uyuyorsa, millet uyanık kalmalıdır” diyor rahmetli. Gördüğünüz gibi, devlet uyuyor. Ya Millet ne yapıyor? Uyanık mıyız?

Selam ve saygılarımla.

Hikmet YAVAŞ (İZMİR) hikmetyavas@gmail.com

1 Yorum »

  1. […] 69.RAHMETLİ ÂŞIK VEYSEL “ DEVLET UYURSA EMANETE HIYANET OLUR. EĞER UYURSA MİLLET UYANIK KALMALID… MIYIZ? Like this:BeğenBe the first to like this post. Yorumlar (4) […]

    Pingback tarafından YAZI BAŞLIKLARI ( Lütfen okumak istediğiniz yazının üzerini tıklayın ) « hikmetyavas — Eylül 26, 2011 @ 3:27 pm | Cevapla


RSS feed for comments on this post. TrackBack URI

Yorum bırakın

WordPress.com'da Blog Oluşturun.